Son on yılda Türkiye’de Televizyon dizileri endüstrisi çok gelişti. O kadar ki tarihi dizilerden tutun macera dizilerine kadar birçoğu dünyanın birçok ülkesinde ilgi ile izleniyor. Muhteşem Yüzyıl Amerika daki cable kanallarında gösteriliyor, Güney Amerika ülkeleri de dizilerimizin en çok sevildiği ülkeler arasında.
Bu dizileri dörde ayırmak mümkün. Tarihi diziler, soap opera denilen romantik içerikli diziler, ağalık ve feodal yapının hakim olduğu bölgeleri konu alan diziler ve şehir eşkiya ve mafyalarını konu alan macera dizileri. Bütün bu diziler bilinç altında Türk insanın düşünce yapısının bir aynası aslında. Bizim burada kısaca inceleyeceğimiz şehir kabadayılarını ve onların etrafındaki insanları konu alan sonuncusu. Şehir de tabi İstanbul. Son yıllardan birkaç örnek vermek gerekirse : İçerde, Eşkiya Dünyaya Hükümdar olmaz ve Çukur. Her üçünde de ortak tema aynı. Bir baba figürü, etrafındaki ailesi ve büyük ailesi etrafında dönen olaylar. İçerde de Kebapçı Celal, Hükümdar’da Hızır Çakırbeyli, Çukur’da İdris Koçovalı. Hepsinin başı kanunla dertte, illegal işler yapıyorlar, silah alıp satıyorlar ama hepsinin ortak sınırı ilaç ve uyuşturucu işine bulaşmamaları. Bu onların namus çizgisi. Hepsinin etrafında büyük aileleri var ve daha da önemlisi onları baba bilen ve onlara biat eden geniş çevrelerinin olması. Bu geniş çevrede Baba’nın ailesi. Adeta onlar birer güneş ve etrafında dönen yüzlerce gezegenler var. İsterseniz bunlardan birini : Çukuru biraz inceleyelim.
Çukur İstanbul’da bir mahalle, hatta koca bir semt, zannederim Haliç kıyılarında Balat civarında eski harap evlerin olduğu, nüfusunun çoğunu işsiz güçsüz gençlerin oluşturduğu, duvarların grafitilerle bezenmiş olduğu, Türkçe rap müziğin arabesk türkülerle karıştığı bir yer işte. Grafitilerin çoğunda da “ Çukur Evimiz, İlyas Babamız” yazıyor. İlyas Koçovalı aslında 55 yaşında ama filmde 60 nın üstünde gösteriyor. Pos bıyıklı, kafası kazılı, elbise yelek, elinde küçük tesbih, bir ağır Baba. Sokakta ağır adımlarla ve manalı bakışlarla yürüyor, onu gören küçük çocuklar ve garibanlar yaklaşıp elini öpüyor. İlyas Baba Dostlar kıraathanesine girince içerdeki herkes ayağa kalkıyor, o da onlara elini kalbine götürerek selam verip “oturun” diyor. Baba her zamanki yerine oturuyor ve kahvesini getiriyorlar. Birazdan oğullarından biri kahveye giriyor, babasına bir şeyler söylüyor ve kahvedekilere şöyle bir bakarak ağzını açmadan çenesini havaya kaldırarak işaret veriyor. Kahvedeki herkes dışarı çıkarak baba oğlu yalnız bırakıyorlar.
Baba ile oğul şimdi iş konuşuyorlar. Konuştukları kişi silah satışlarına engel olan ve Çukuru eline geçirmek isteyen birisi olabilir. Bu kişi bazen İdris babanın gayri meşru olan ve sonradan ortaya çıkan oğlu Vartolu Saadettin de olabiliyor. İdris Babanın eşi gençlik yıllarında kocasının bu oğlunu, onun bile haberi olmadan Varto’ya yollamış. Çocuk orada büyümüş, hep illegal işler bulaşmış, hapse girmiş çıkmış, şimdi de kendisini aramayan babasından intikam alıp Çukuru ele geçirmeye çalışacaktır. Çukura uyuşturucu ve ilaç üretimini ve ticaretini sokacaktır. Vartolu, Çukurun düzeninde illegali temsil eder.
Babaya kötü bir haber geldiği zaman bütün Çukur’un bir anda haberi olur, genç delikanlılar damdan dama atlayıp ellerindeki meşalller ile bütün semte haber salarlar. Bu kötü haber Polisin gelmesi ile de olabilir, dış güçlerin de. Baba önde oğulları yanlarında sokağa çıkar ağır adımlarla yürümeye başlarlar, arkalarındaki kalabalık sokaklarda yürüdükçe büyür bir ordu gibi olur. Aslında İçerde de aynı durum söz konusudur. Baba önde garibanlar arkada sokaklarda yürürler.
Bu dizilerin birde kadınları vardır. Büyük anne namazında niyazında dır ve Baba bile onun sözünden dışarı çıkmaz. Hükümdarda Karadenizli babaanne öyle dir. Sonra Çukur da İdris Babanın eşi Sultan vardır. Sultan babayı bile idare eder. O Çukur’un Sultan annesi dir. Çukurun bütün ev kadınlarının Anasıdır. Çukurun bütün insanları fakirdir, kıraathanenin hemen yanında bir aş evi vardır. Bu aş evini idaresi Sultan Ana’ya aittir. Ama evde gelinlerine torunlarına göz açtırmaz . Erkeklerin hakim olduğu düzenin evdeki bekçisidir. Kocasının başka kadınlarla olan ilişkisini bile gizlemiştir. Hükümdar’ın Meryemi çoğu kez kocasının aldatmalarına ne kadar kızsa da boyun eğmek zorunda kalmıştır.
Bütün bu dizilerdeki insanlar neden Baba’ya biat ederler ? Onun için hayatlarını bile vermeye , ailelerinin hayatını tehlikeye sokmaktan çekinmezler. Hepsi dar gelirli, babanın hakim olduğu işlerde çalışır ve çok az para yaparlar. Polis den çok Baba’nın korumasına güvenirler. Zaten Baba polis den de saygı ve ayrıcalıklı muamele görür. İdris Baba mazlumlara sırdaş, gariplere yoldaştır.
Hükümdar da ufak tefek bir adam vardır: kimsesizlerin babası Kimsesiz Yaşar. Kimsesiz Yaşar hani İstanbul sokaklarında ellerindeki çuval arabalarla gördüğünüz geri dönüşümcülerin( recyclers) babasıdır. Bütün geri dönüşümcüler ve kimsesizler onun adamıdır. Bu kimsesizler Yaşar’ın gözü kulağıdır. Adeta bir haber alma ve istihbarat servisi gibi çalışırlar, çöplerde buldukları ipuçları ile hangi evde ne oluyor, kim kime komplo kuruyor öğrenirler ve babalarına haber verirler.
Şimdi bir düşünelim. Türk insanının belki yarısının şuur altında olan, bir Baba’ya kayıtsız şartsız biat etme duygusu nereden gelmektedir. Bu salt mantıkla izah edilebilir mi? Bizim burada yaptığımız sadece bir tespittir. Bunun izahını ancak sosyologlar, psikologlar ve tarihçiler bir sentez hazırlayarak yapabilir. Çukur’u nereye benzetirsiniz?. İdris Baba, Vartolu Saadettin, Kimsesiz Yaşar, Çukur’un insanı kime benzer ? Bu soruları kendinize sorabilirsiniz. Cevaplarını kendi kendinize verebilirsiniz. Ama herşeyi cahillikle, okumuşlukla, dincilikle, ilericilikle izah edip basite indirgemek mümkün mü ?
Cem Özmeral
27 Haziran 2018
Dublin, Ohio