Edirnekapı mezarlığının ilk kuruluş yılları İstanbul’un fetih günlerine kadar gidiyor. Bilindiği gibi eskiden sıhhi şartlar nedeniyle Osmanlılar ölülerini şehir dışına gömerlermiş. Özelikle savaşlarda toplu halde şehit düşenler, salgın hastalıklarda ölenler hep sur dışında, şehirden uzak yerlere defnedilirmiş. Edirnekapı’daki mezarlık ta ilk olarak İstanbul’un fethinden sonra buraya defnedilen şehitlerle kurulmuş. Çok sonraları Balkan ve Çanakkale savaşlarında yaralanıp İstanbul hastanelerinde tedavi görürken ölenler burada açılan şehitliğe gömülmüşler. Şehitliğin yanında ki bölümlerde zamanla İstanbul ve Türkiye’nin önemli simalarının son istirahatgahı olarak kullanılmaya başlanmış. Başbakan Recep Peker, yazar Peyami Sefa, Cumhuriyet Gazetesi kurucusu, Yunus Nadi, son Osmanlı Sadrazamı Ahmet Tevfik Paşa, istiklal marşı şairi Mehmet Akif Ersoy, müzik üstadı Cemal Reşit Rey, burada yatan birçok ünlü den sadece birkaçı.
Edirnekapı’ daki mezarlık bir Müslüman mezarlığı. Her dinin kendine göre ölülerine defin etme, dua ve ziyaret gelenekleri var. İstanbul’da da fetihten itibaren gayrimüslim taba için mezarlıklar açılmış. Örneğin Edirnekapı’nın hemen yakınında Silivrikapı’da Balıklı Rum ve Ermeni mezarlıkları var. Hal böyleyken ve mecburiyet haricinde gayri müslim bir vatandaş İstanbul’daki Müslüman mezarlıklarına gömülemezken, Edirnekapı mezarlığında meftun bir Alman vatandaşın mezarı dikkat çekiyor. Bu mezar 20. Yüzyılın ünlü çağdaş ve evrensel mimari temsilcilerinden Bruno Tout’a ait. Mezarın kendisi de geleneksel Osmanlı ya da Türk mezarlarına benzemiyor. Dört tarafı çevrili mermer duvarcıkları ve dikey bir mezar taşı yerine, mezarı kaplayan ve lahit kapağına benzeyen bir mezar taşı ve üzerinde bir yazıt var:
4 V 1880 24 XII 1938
BRUNO TAUT
Ve yazının hemen sağ altında mermere kazınmış tek bir ayağın izi. Taşın etrafında da devre ve mevsime göre ya yabani otlar, ya da dikilmiş karanfiller, kasımpatıları.
BRUNO TAUT’UN HAYATI
TÜRKİYE’YE GELİŞİ VE ESERLERİ
Bruno Taut 20. yüzyılın ilk yarısında yaşamış ve tasarımları ile modernizm akımına öncülük etmiş bir Alman mimar ve kent planlamacısı. En ünlü eseri 1914 yılında Köln Workbund Exhibition için yalnız cam ve betondan tasarladığı Glass Pavillion. Sol görüşlü bir Yahudi olan Taut , Nazilerin iktidara gelmesi ile Almanya’dan ayrılmak zorunda kalıyor. Rusya’dan davet almasına rağmen önce Japonya’ya gidiyor ve orada üç yıl yaşıyor, sonra da Türkiye’de ömrünün son iki yılını geçiriyor.
27 Nisan 1916 Dostluk evinin temel atma töreni
Bruno Taut ilk olarak Türkiye’ye 1916 yılında geliyor. Kaiser II .Wilhelm zamanında Türk Alman dostluğu doruk seviyede, zaten bu yakınlaşmanın neticesi olarak onlarla savaş müttefiki oluyoruz. İşte bu dostluğu daha da pekiştirmek için İstanbul’da bir Türk- Alman kültür ve dostluk evi kurulmasına karar veriliyor ve yapılacak binanın tasarımı için bir yarışma açılıyor. Yarışmaya katılanlar arasında Bruno Taut’a ilaveten, Martin Wagner, Wilhelm Schutte, Peter Behrens, Walter Gropius, Hans Polzig, Theodere Fischer, German Bestelmeyer gibi tam on iki gibi çağdaş Alman mimar olduğu gibi Mimar Kemalettin Bey ve Vedat Tek gibi çağdaş Türk mimarisinde iz bırakacak mimarlar da vardı. Yarışmayı German Bestmeyer adlı mimarın tasarımı kazandı. Projeye göre 6000 metre kareyi kaplayacak yapıtın içinde bir konser salonu bir de sinema salonu bulunacaktı.
Binanın temel atma töreni Sultan Reşat'ın (V. Mehmet) tahta çıkışının 8. yıl dönümü olan 27 Nisan 1917 de tüm Osmanlı mebuslarının ve Almanya’dan gelen fabrikatör Robert Bosch’un katılımı ile yapıldı. Binanın temelinin atıldığı yer Osmanlının en önemli caddesi olan Divan Yolunda Sultan İkinci Mahmut’un türbesinin tam karşısında yer alıyordu. Aynı yılın ekim ayında Türkiye’ye üçüncü ziyaretini yapan Kaiser II. Wilhelm, binanın yapılacağı alanı bizzat gezecekti. Ama II. Dünya savaşının sonunda Almanya ve müttefiki Türkiyenin savaşı kaybetmesi sonucu Türk- Alman Dostluk evi projesi de başlamadan bitti ve hiç bir zaman yapılamadı. Aşağıda yarışmayı kazanan Bestmeyer’in tasarımının resmini göreceksiniz. Bütün aramalarıma rağmen hiç bir kaynakta Bruno Taut’un tasarımına erişemedim. Ama hemen her kaynakta yer alan mimar Hans Polzig’in Babil Bahçelerini andıran ve Haliç sırtlarına yakıştırdığı muazzam bir bina tasarımının resimleri var. Onu da buraya koyuyorum.
German Bestmeyer'in yarismayi kazanan Osmanli-Alman Dostluk Evi
Hans Polzigin Babil Bahcelerini andiran projesi
Bruno Taut’un Türkiye’ye ikinci gelişi bir davet üzerine 1936 yılına rastlıyor. Bu yıllarda Bruno Taut Almanya’da gittikçe kuvvetlenen Nazi akımına karşı çıkmaktadır ve artan baskılar sonucu çareyi Almanya’yı terk etmekte bulur. Bir süre Japonya’da kalan Taut burada Japon mimarisinden ve yapıların doğa ile uyumundan etkilenir. Daha sonra gelen davet üzerine Kasım 1936 da İstanbul’a gelir ve Güzel Sanatlar Akademisinin Mimarlık bölümünün başına geçirilir. Taut Almanya’da mimaride modernizm akımının öncülerindendir. Yapıtların yapıldığı yerin kültürünün ve doğanın ayrılmaz bir parçası olduğunu düşünür. Ona göre yapıtlara elbise giydirir gibi yüzeysel bakmak yanlıştır. Binanın çevresi ile uyumlu olarak yüzeysel değil derinlemesine üç boyutlu görüntüsü önemlidir. İstanbul’da göreve başladıktan kısa bir zaman sonra Akademi Başkanı Burhan Toprak’la fikir uyuşmazlığına düşer. Taut’a göre Güzel Sanatlar Akademisinin özünü mimarlık bölümü teşkil etmelidir ve ona göre mimarlığa kayıtlı öğrencilerin sayısı diğer bölümlere göre yetersizdir. Arkadaşlarına yazdığı mektuplar da Akademi Başkanının işlerine çok karışmasına karşılık , Atatürk’ün uzmanlık alanlarında ona hiç karışmadığı ve tam bir serbesti verdiğinden bahseder.
Bruno Taut Türkiye de kaldığı iki yıl içinde bir çok projeye imza atar. Bunlar içinde en çok bilineni Ankara’da ki Dil Tarih ve Coğrafya fakültesidir. Binanın ön cephesinin yapımında Taut Ankara taşını kullanmıştır. Ne yazık ki 1936 yılında başlanan yapının bitişini görememiş, bina o vefat ettikten iki yıl sonra 1940 da hizmete açılmıştır. Mimarın Türkiye de tasarımını yaptığı yapıtlar için de Trabzon Lisesi, Ankara Atatürk Lisesi ve İzmir Cumhuriyet Kız Enstitüsü vardır.
Şüphesiz ünlü mimarın İstanbul’da iz bırakan en önemli eseri ise Ortaköy de kendisi için tasarladığı “Taut Evi” diye anılan binadır. Boğaza hakim, arazinin uyumuna göre koruluk bir alanda sütunlar üzerine inşa edilen bina, pagoda tipi çatısı ve oryantalist motifleri ile zamanın modernist mimarisinin kendine özgü bir örneğidir.
Bir de onu en çok onurlandıran bir tasarımı vardır, ki onu aşağıda anlatalım.
Ankara Universitesi Dil Tarih Cografya Fakultesi
Ortakoy Taut Evi
ATATÜRK’ÜN KATAFALKI VE TAUT’UN ÖLÜMÜ
Atatürk 10 Kasım 1938 de vefat edince Ankara’da yapılacak cenaze töreni için T.B.M.M. önünde bir katafalka konulması planlanıyor. Katafalkın yapılması görevi de Taut’a veriliyor. Bruno Taut bir gece içinde katafalkın projesini çiziyor ve proje için kendisine verilen 1000 TL sını, Atatürk için yapılacak bu görevin bana verilmesi yeterli bir onurdur diyerek parayı reddediyor. Taut’un planladığı katafalk TBMM önünde kuruluyor ve buraya getirilen Atatürk’ün naaşı buradan 15 yıl süreyle kalacağı Etnografya müzesine getiriliyor. Ünlü mimar çok sevdiği ve saydığı Atatürk’ün katafalkının bir gece içimde projesini çizdiği 15 Kasım 1938 den bir ay sonra, 24 Aralık 1938 de Ankara da vefat ediyor. Türkiye’de gömülmesinin kendi vasiyeti olduğu söyleniyor. Zaten o günler de Almanya da savaş başladı başlayacak ve Taut Nazilerin fikirlerine karşı geldiği için mimarlık çevreleri tarafından dışlanmış durumda.
Ataturk'un tabutu Katafalka konuluyor
Ataturk'un naasi TBMM onundeki katafalka getiriliyor
Mezar taşı üzerinde neden bir ayak izi var ve Alman mimar neden Edirnekapı’da müslüman mezarlığında yatıyor? Kimine göre mezar taşının üzerindeki ayak izi, onun çağdaş Türk mimarisinde katkısını simgelemek için konmuş. Türk ve müslüman şehitlerin olduğu mezarlığına defnedilmesini nedeni de bazılarına göre Cumhurreisi İsmet İnönü’nün Türkiye’ye yaptığı hizmetler dolayısı ona bir teveccühü.
Boğazdan vapur ya da tekneyle geçerken gözünüz koru içinde kırmızı kiremitli pagoda tipi binaya takılırsa, ya da tarihi yarımada da Divanyolu Caddesi civarında " Dostluk Yurdu " sokağından geçerseniz Türkiye de kaldığı kısa süre de iz bırakan Bruno Taut’u hatırlayın.