Pics from the Mosque of " Light of Osman", a video with music
NUR-U OSMANIYE CAMİİ VE KÜLLİYESİ
Nur-u Osmaniye Camii’inin yapımına 1749 yılında Sultan I. Mahmut zamanında başlanmış. Batı’ya açılımın başladığı, camilerde ve saraylarda barok mimarisine geçiş yılları. Camin bir külliye olarak yapımına başlanıyor: medresesi, imareti, kütüphanesi, haziresi , türbesi, hamamı, çeşmesi ve sebili ile. Ne var ki Sultan I Mahmut’un ömrü külliyenin bitmesine vefa etmiyor ve onun ölümü üzerine inşaat duruyor. Tahta geçen Sultan III. Osman mimar Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa’yı başladıkları inşaatı bitirmekle görevlendiriyor. 1755 yılında hizmete açılan camiye de hamisi “Sultan Osmanın Işığı” adı veriliyor : Nur-u Osmani ya da Nur-u Osmaniye.
Cami’nin bir dış bir de iç avlusu var. Dış avlu caminin arka bölümünde at nalı şeklinde bir alan üzerine kurulmuş. At nalının dış kısmı sütunlar üzerine kurulan revaklarla bir birine bağlanmış. Üzerinde de tam on dört kubbe var.Sütunların Bergama’daki bir kilise den getirildiği rivayet ediliyor. İç avlu bir son cemaat yeri olarak kullanılıyor ve burada geleneksel şadırvan yok . Bunun yerine caminin iki yanına şerit halinde abdest alma yerleri konulmuş. At nalının cami ile bitiştiği iki ucun da ikişer şerefeli iki minare var. Bu minarelerin en dikkati çeken özelliği külahlarını gövdeleri gibi kesme taştan olması ve yekpare görünüşü.
Külliyenin iç avlusunda günümüze kadar gelmiş bir kütüphane var. Pazartesi günleri kapalı olduğundan camiyi gezdiğim gün kütüphanenin içine giremedim. Ama dışarıdan gördüğüm kadarı ile iki büyük kapısı olan iki katlı, çok köşeli ve çok pencereli yuvarlak bir bina. Hümayun kapısı denilen padişahlara mahsus kapının üzerinde yaldızları yenilenmiş bir hat var. Bu Hazreti Muhammed’in ilimle ilgili hadisi : “ Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz”. Kütüphanenin üst katında sergilenen okuma salonunda beş binden fazla yazma ve üç bin kadarda basma kitap bulunuyormuş.
The dome
"Mihrap and Minber"
Kapalıçarşı’ya her gidişimde muhakkak Nuri Osmaniye Kapısından girer ya da çıkarım. Burası adeta İstanbul’un eskiyi yansıtan nadir mahalle ve çarşılarına benzer. Dükkanların belki tabelaları ve sattıkları mallar ile insanların kıyafetleri değişmiştir , ama sokağın arnavut taşı, duvarların kara pası, satıcıların bağrış çağırması hep aynıdır. Kapalı Çarşının kapısının hemen yanında İstanbul’da cami avluları dışında nadir bulunan umumi tuvaletlerinden biri vardır. Burası turistlerden ve kalabalıktan geçilmez. Nedense senelerce Kapalıçarşı’ya her gidişimde önünden geçtiğim halde Nur-u Osmaniye camiini gezmek fırsatını bulamamıştım. Ama son İstanbul seyahatimde caminin restore edilmiş kar gibi beyaz yüzü ve güneş ışığında beyaz kafesler içinde vitrayları saklayan sayısız pencereleri o kadar göz alıcıydı ki bu sefer avlu kapısından içeriye girdim.
Camiye iki tarafından da çıkılan geniş mermer merdivenlerden çıkılıyor. İçeriye girince ilk hissettiğiniz şey büyüklük ve ferahlık algısı. İçerisi sanki dışarısı gibi alabildiğine aydınlık ve beyaz. Başınızı sağa sola çevirince bir eşitlik ve simetri görüyorsunuz. Bu yer planın kare şeklinde olmasından kaynaklanıyor. Sonra başınızı havaya kaldırıyorsunuz tepenizde bulutlar gibi bembeyaz görkemli bir kubbe, tam 26 metre çapında. Kubbenin eteklerine çember halinde bir gelin giysisine işlenen oyalar gibi tam otuz iki pencere var. Caminin toplam pencere sayısı 170 ve bunlar alt alta beş sıra halinde mavili yeşilli ve altın renkleri içeren vitraylarla kaplanmış. Her iç cephesinde on dört penceresi olan caminin ikinci set pencerelerin altında camiyi bir kuşak gibi kaplayan Fetih suresinin tüm 29 ayeti altın yaldızlı yazı ile siyah bant üzerine nakış edilmiş. Hat sanatının diğer güzel örneği de yekpare kubbenin tam ortasına konulan siyah çemberin içindeki nur süresinin otuz beşinci ayeti : Allah yerlerin ve göklerin nurudur.
Caminin mihrabı dışarıya doğru köşeli bir çıkıntının içinde üstü yarım bir kubbe ile kaplı. Mihrap tüm mermerden yapılmış iki tarafında da simetrilik olarak boydan boya birer pencere ve tahta oymalı iki kapı var. Mihrabın hemen sağındaki minber de basamakları dahil tüm mermerden ve altın yaldızlı varaklar ve taş oymaları ile bezenmiş. Giriş kapısının iki yanından merdivenlerle ikinci çekme kata çıkılıyor. Burada kıble yönünde bir balkon şeklinde dışarıya çıkan hünkar mahfili bulunuyor.
Nur-u Osmaniye camiini ziyaret ettiğim gün kapalı çarşıya girdikten sonra güzel bir tabloyu yeterince seyretmemiş olmanın doyumsuzluğu içindeydim. O her taraftaki hat örnekleri, barok sanatını kabartmalı figürleri, kristal avizeler, kandiller, her seti ayrı renkte ve desende pencere vitrayları bir sanat galerisinin eserleri gibi tek tek incelenecek ve üzerine akıl yorulacak güzellikleydiler.
Same scenes, different faces since 1755
Nuru Osmaniye's secret under the foundation
NUR-U OSMANİYE CAMİİ’NİN ALTINDAKİ SIR
Bundan beş yıl önce yapılan restorasyon çalışmaları sırasında caminin temelinin altında bugüne kadar bilinmeyen bir yeraltı su su sarnıcının olduğu keşfedilmiş. Yerin 8.5 metre derinliğinde iki bin metrekarelik bir alanda, on dokuz ayrı bölümden oluşan ve içinde on iki oda ve sütunlar olan bir alan bulunmuş. Bugün hala çalışan su terazisi Çemberlitaş civarından toplanan yağmur sularını burada bir kuyu da topluyor sonra da bir drenaj sistemiyle yeraltından Haliç’e akıtıyor. Suyun bir bölümünün de eskiden civardaki Mahmutpaşa camiinin çeşmesine bağlandığı tahmin ediliyor. Yapılan çalışmalarda su kuyusu dışındaki bölme ve odaların Kapalı Çarşı da çıkan yangınlardan ve yapılan tadilatlardan arta kalan molozların ve tahtaların atıldığı bir alan olarak kullanıldığı görülmüş. Yılların ihmali ve vurdum duymazlığı ile bir çöplük deposuna dönüşen caminin altındaki alandan tam 420 kamyon dolusu balçık ve çöp çıkarılmış. Gene bu restorasyon sırasında herkesi şaşırtan bir bulgu da Mustafa Ağa ve Simon ikilisinin bundan tam 255 yıl önce fore- kazık sistemi denilen depreme dayanıklı temel sistemini Nuri Osmani’ye camiinin altına uyguladıklarını görmek olmuş. Caminin altındaki bu buluşlardan sonra , buraya bir müze yapılması ve yerebatan sarayı gibi turistlerin ilgisine çekecek bir odak noktası oluşturulmasından söz ediliyordu. Ama son durum nedir, uzakta olduğum dan bilemiyorum.
Kutuphane ve Turbe. Photo courtesy S.Zeren
Nur-u Osmaniye Giris. Photo courtesy S.Zeren
“NUR” SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE
Nur kelimesinin lügat anlamı aydınlık ve parlaklık. Kelimenin kökeni Arapça . Osmanlı Türkçesinde çokça kullanılan ve çok doğurgan bir kelime. “Nur topu gibi bir bebek, nur yüzlü ihtiyar, yüzünün nuru kaçmış, var ol nur ol “ hep kullanılan tabirler değil mi. Ama en fazla kullanılan şekli ölen birisinin arkasından kullanılan; "nur içinde yatsın" değimi. Bugün bunun yerine “ ışıklar içinde uyusun” gibi yeni türemeler kullanılıyor. Bunun nedeni öz Türkçe kullanma isteği mi yoksa bir laiklik vurgusu mu ?, bilemiyorum, ama bana ters geliyor. Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakirin lafıdır : "Nur içinde yatsın derler, halbuki neden nur içinde yaşasın demeyiz !". Bende derim ki ışıklar içinde uyunur mu bilemem, ben ışıkları kapatmadan uyuyamam. Zaten çoğu eski tabiri yanlış kullanırız. “Toprağı bol olsun”değimi müslümanlar için kullanılmaz, yalnız gayri müslim vatandaşlarımız için kullanılır. Allah rahmet eylesin değimi sanki merhum yada merhume müslümanmış izlenimini verir de ondan. Toprağın bol olması da yeni kazılmış mezar toprağının ilk yağmurlar la beraber çökmesi ve ilave toprağa gerek duyulmasından olmalıdır.
Biz gene gelelim nurlu konulara. Nur güzel bir kelimedir, aydınlıktır, ışıktır, paktır, parlaktır. Onun için kız erkek çoğu ismin köküdür. Nuri, Nuriye, Nurettin, Nuran,Nurcan, İlknur, Binnur ve kim bilir daha kaçı. 1970 lerin ünlü sinema aktristi Muhterem Nur’u hatırlarsınız. Nur-u Osmaniye camii de, adını nur’dan almış. Kimine göre caminin yapımını tamamlayan Sultan III. Osman’ın ışığı anlamına gelir, kimine göre de “Osmanlı”nın aydınlığı. Bazıları da içi o kadar aydınlık, ferah ve beyazdır ki, ona aydınlık ,ışıklı cami anlamına bu ad verilmiştir derler. Gerçekten son yapılan restorasyondan sonra benim İstanbul’da gördüğüm camiler içinde en aydınlık olanıdır. Gündüz güneş, gece kandilli avizeler burada adeta nur saçar.