Amerika’da yerleşmiş Türklerin büyük bir bölümünün evinde Türk Televizyonları vardır, olmayanlarda Türkiye’de ki aktüel olayları, futbol maçlarını ve dizileri internetlen izlerler. Biz de evde haftanın çoğu gecesi daha çok tarih, polisiye ve macera içerikli birkaç diziyi izleyerek hem vakit geçirir hem de İstanbul hasretimizi gideririz. İşte gene böyle bir diziyi izlerken (İçerde), dizinin iki baş oyuncusunun (Kebapçı Celal ile Mert) bugüne kadar hiç görmediğim dehlizlerden geçerek bir su sarnıcının içinde buluştuğunu görüyorduk. Burası benim bildiğim,Yerebatan Sarayına da, Binbir Direk Sarnıcına da hiç benzemiyordu. Dizinin genç oyuncusu sarnıçtan çıktıktan sonra Arnavut kaldırımlı bir yokuştan koşarak çıktı, küçük bir caminin önünden geçerek gözden kayboldu. Sahne o kadar çabuk geçmişti ki cami duvarındaki yazıyı okuyamamıştım. Digitürk Play’in “Tekrar İzle” sinde izlediğimiz sahneyi geriye aldım ve dondurdum. Caminin duvarındaki tabelada Mehmet Emin Tokadi Hz. yazılıydı. Sonrası kolay oldu. Cami ve türbe Bozdağan (Valens) Kemerleri yakınında Zeyrek sarnıcının tam üzerinde yer alıyordu.
Aslında bölge çok iyi bildiğim ve gezdiğim bir yerdi.Bundan beş altı yıl önce, o zaman restorasyonda olan Zeyrek camiini ( Pontakrator Kilisesi) ziyaret etmiş, sonra arnavut kaldırımlı eski İstanbul evlerinin olduğu sokaktan Atatürk Bulvarına inerek Unkapanı istikametine doğru yürümüştüm. Solumda yol boyunca tül perdeye benzeyen yarı şeffaf plastik perdelerin arkasında boydan boya tarihi bir takım kalıntılar koruma altına alınmıştı. Perdenin üzerinde de “Zeyrek Sarnıcı Restorasyon Çalışmaları” yazılıydı.
Nisan 2017’nin son iki haftasında yapacağım İstanbul seyahatinin gezi programını yaparken en başa Zeyrek Sarnıcını yazmıştım. Nitekim İstanbul’a geldiğimin üçüncü günü İstanbullite muhabiri arkadaşım Selçuk ile bu ziyareti gerçekleştirmek için yola çıktık. Yağmurun yağayım mı, yağmayayım mi diye devamlı karar değiştirdiği, gökyüzünün kurşuni renkte olduğu bir gündü. Taksim’den otobüse bindik ve Unkapanı Köprüsünden geçtikten sonra Zeyrek sarnıcına en yakın durak ta indik. Ne yazık ki Sarnıcın girişi olarak açılan, yanında güvenlik kulübesi olan kapı kapalıydı, kulübenin içinde ise hiç kimse yoktu. Biz de mecburen oradan ayrıldık, sarnıcın bitimindeki yoldan yukarı çıkarak sarnıcın üstündeki küçük camiyi ve Mehmet Emin Tokadi Hazretlerinin haziresini ziyaret ettik. Sonra da Valens Kemerlerinin yanı başında ki ünlü Kadınlar Pazarı denilen bölgeyi gezerek Fatih'e doğru yolumuz devam ettik.
Sonradan öğrendiğime göre sarnıcın içinde uzun zaman tinerciler ve evsiz insanlar yaşarmış. 2006 yılında Fatih Belediyesi bu insanları buradan çıkarıyor içesini temizliyor ve sarnıcı restore etmeye başlıyor ve altı yıl süren çalışmalardan sonra bu konuda büyük yol alınıyor. Gazetelerde buranın İstanbul’un bir yeraltı müzesi haline getirileceği söyleniyor. Sonra sarnıcın mülkiyetini elinde bulunduran Piri Mehmet Paşa Vakfı ile Fatih Belediyesi arasında anlaşmazlık çıkıyor ve konu mahkemelik oluyor. Bir de bu arada hazine avcılarının bu arazi içinde izinsiz kazı yaptıkları, kazı yapılan yerin sonradan doldurulduğu gibi haberler çıkıyor. Netice olarak Pontokrator sarnıcında yapılması planlanan etkinlikler durduruluyor ve sarnıç ziyarete açılamıyor.