İsterseniz bir de bu Hadika taşının iki tarafındaki manzumeleri inceleyelim. Aslında zamanında bir bilirkişi bu Osmanlıca kitabeleri okumuş ve kayda almış. İnternette deki yazılarda bu manzumeler kopyalanıp durmuş, ama kimse bunu yeni Türkçeye çevirmemiş. Zaten bu kopyalama o kadar bilinçsizce yapılıyor ki yazıda bahsettiğimiz Sadaret Kethüdası Köse Mustafa Necip Efendi çoğu yazıda “Köse Kethüdası” Mustafa Necip Efendi olarak geçiyor ve bu yanlış kopyalanıp duruyor. “Köse Kethüdası” ne demek bilemiyoruz ama Sadaret Kethüdası; kamu yönetiminin en üst düzeydeki işleyişini yönlendiren, devlet makamına gelen önemli her belgenin ilk incelemesini yapan ve sadrazama danışmanlık yapan kişiye verilen ad.
Taşın kara tarafındaki yüzündeki manzume şöyle:
Bu sulardan geçince furtına hengâmi kayıklar
Hatar-ı havfi ile nasa gelürdi dehşet-i ‘uzmâ
Bu limânı o cevherrîz ihsân edecek icâd
Kabataş oldu güherpâre-i emniyet-i derya
Rehâ buldukça tünd-bâddan zevrâkçalar bunda
O şâhı rüzgârın fitnesinden saklasın mevlâ
Sezâ tersi‘ ederse seng tarihin kalem-i Ziver
Bu limân rasîni kıldı Han-ı Abdulmecid inşâ
1267
Ben Osmanlıca uzmanı değilim ama anlayabildiğim kadarıyla burada şöyle deniliyor:
Bu sulardan fırtına zamanı geçince kayıklar
İnsanlar tehlikeden nasıl dehşete düşerdi
Bu yapılanma limanı çok kıymetli kılacak
Kabataş denizlerin emniyetinde bir mücevher parçası olacak
Tehlikeli sert rüzgarlardan sakındıkça yelkenli kayıkçıklar
O rüzgarların en büyüğünün belasından saklasın bizi mevla
Kitabenin deniz tarafında ise Sultan Abdülmecit’e övgü düzülüyor ve tarih belirtiliyor :1267 (1850)
Bugün Hadika taşı her gün binlerce yolcunun gelip geçtiği Kabataş iskelesinin önündeki büfelerin içinde kaderine terkedilmiş bir halde duruyor ve kimsenin dikkatini bile çekmiyor. Gönül ister ki uzmanlar tarafından restore edilip, deniz kenarında bir konum bulunup oraya nakledilsin ve korunma altına alınsın. Üzerindeki manzumeleri Türkçe olarak anlatan bir tabela ile Hadika taşının tarihi oradan geçen yolculara anlatılsın.
Cem Özmeral
11. Mayıs 2022
|