Kadıköy’ün Altıyol meydanındaki tunçtan yapılmış boğa heykelini buradan geçmiş olan herkes bilir. Bu heykelin bugüne kadar yalnız kaldığı, yanında bekleşen, fotoğraf çektiren insanların olmadığı bir günü hatırlamıyorum. 2015 in Kasım ayında sabahın erken saatlerinde çektiğim son fotoğrafta heykelin etrafında yeniden bir düzenleme yapılıyordu ve dolayısı ile bir iki işçi dışında boğanın yanında o alışılan kalabalık yoktu. Şimdi resimlerden gördüğüm kadarı ile biten inşaattan sonra heykelin oturduğu alan daha da genişletilmiş ve tam bir meydan haline gelmiş ve insan kalabalığı daha da artmış.
Boga sari kirmizi parcaliya boyanmis
Boga sari lacivert cubuklu giymis
Kadikoyun bogasi Serhat Akin
Bu boğaya kimisi “Dövüşen Boğa”, kimisi ise “Tokuşan Boğa” diyor, İngilizce yayınlarda da adı “Charging Bull” olarak geçiyor. 1969 yılından beri Kadıköylü olan yaşlı boğa adeta bu ilçenin simgesi olmuş. Bir zamanlar Galatasaray taraftarları bir derbi öncesi ezelli rakipleri Fenerbahçe’ye bir muziplik yapıp heykeli sarı kırmızı renklere boyamışlar. Tabii Fenerbahçe taraftarları bunun altında kalır mı ? Boyayı sildikleri gibi Kadıköy’ün boğasına sarı lacivert çubuklu formayı giydirmişler. Bir Beşiktaş maçında Fenerbahçeli hücumcusu Serhat Akın gol attıktan sonra işaret parmaklarını boynuz gibi başının iki yanına koyup koşunca adı da “Kadıköy’ün Boğası” olarak kalmış. İstanbul’un efsanelerinde yer alan ve Bosphorus’a adını veren boğadan sonra eski “körler ülkesi” Kalkedon’un boğası da bugün Kadıköy’ün Boğası olarak anılıyor ve en efsanedeki boğa kadar ünlü.
Döğüşen Boğa’ya yaşlı boğa dedik, ne kadar mı yaşlı? Nüfus kağıdı heykelin kaidesine kaydedilmiş : Doğum tarihi: 1864, Doğum yeri: Paris, Baba Adı: Isidore Bonheur. Evet yaşlı boğa tam 153 yaşında ve Fransız heykeltıraş Isidore Bonheur tarafından yapıldığı günden beri dimdik ayakta ve dövüş mudunda.
1867 Paris Evrensel sergisinde sergilenen Dogusen Boga heykeli ve Isodore Bonheur'un unlu heykelinin daha kucuk ebatta kopyasi
Heykelin Türkiye’ye gelişi hakkında iki farklı öykü var. Birincisine göre; heykel Fransız heykeltıraş tarafından yapıldıktan sonra o zaman Fransa’nın elinde olan Alsac Lorraine bölgesinin Alman sınırına yakın bir yere, onlara bir meydan okuma anıtı olarak dikilmiş. 1870 yılında Almanlar Alsac Loraine’i Fransızlardan geri alınca, şansölye Bismark heykeli alıp Berlin’e getirir. Aradan yarım yüzyıl sonra 1917 yılında Kaiser II. Wilhelm heykeli Birinci Dünya Savaşı devam ederken Enver Paşa’ya hediye eder. O da heykeli bir şekilde Türkiye’ye getirir. Bu öykü de inandırıcı olmayan taraf Alman imparatorunun Türk Komutanına savaş sırasında tonlarca ağırlığında bir boğa heykelini hediye etmesidir. Belki de heykelin ilk görüldüğü Yıldız Sarayı Şale Köşkü bahçesinden alınıp, sonradan Enver Paşanın Bilezikçi çiftliğine taşınmış olması, heykelin Enver Paşa’ya hediye edildiği algısını oluşturmuştur.
Çok daha inandırıcı olan ikinci öykü ise şöyle : İsidore Bonheur özellikle hayvan heykelerinde uzmanlaşmış bir sanatçıdır ve genellikle 34,5X 59 cm boyunda yaptığı eserlerini Fransa ve İngiltere de sergiler. 1867 yılında açılan Paris Evrensel sergisinde Bonheur yukardaki yazılı boyutlarda döğüşen (tokuşan) ve kükreyen (böğüren ya da diklenen) iki boğa heykelini sergilemektedir. Sergiyi gezen Sultan Abdülaziz bu iki boğa heykelini çok beğenir. Sanatsever sultan özelikle hayvan heykellerine çok meraklıdır ve İstanbul’da ki Beylerbeyi ve Çırağan sarayların bahçeleri için Avrupalı sanatkarlara tam 24 hayvan heykeli ısmarlamıştır. Bu projenin sorumlusu olarak görevlendirilen Fransız heykeltraş Pierre Louis Rouillard, İsodere Bonheur den de bu iki kardeş boğanın anıtsal boyutta birer kopyasını yapmasını ister ve o da bu talebe uyar.
Diklenen Boğa (solda ve renkli resim) yüzelli yıldır Beylerbeyi Sarayı bahcesinde. Döğüşen Boğanın Kadıköy'de Belediye binası önünde ilk konulduğu yerde. (sağ üstte)
Döğüşen Boğanın kardeşi Kükreyen Boğa heykeli bugün Kaiıser II. Wilhelmin de bir zamanlar misafir olarak ağırlandığı Beylerbeyi Sarayının büyük havuzunun bahçesinde bulunmaktadır. Bugün Altıyolda olan Döğüşen Boğanın ilk yerleşim yeri ise Yıldız Şale köşkü bahçesidir. Ama o, Beylerbeyi Sarayında, bir buçuk yüzyıldır sakin sakin durarak kükreyen kardeşinin aksine, efsanedeki Boğazın Boğası gibi bir o kıta, bir öbürü kıta dolaşıp ve tokuşup durmuş. Yıldız Şale Köşkündeki büyük Seranın bahçesinin yeşilliklerden alınıp, önce Sarıyer’in sırtlarında ki Bilezikçi Çiftliğine taşınmış. Sonra 1950 yılında Harbiye’ de ki Lütfü Kırdar Spor Sergi Sarayının önüne, bir müddet sonra da yeni açılan Hilton Otelinin önüne konulmuş. Gün gelmiş Tokuşan Boğa yüz yaşını aşmış ve takvimler 1969 yılını gösterirken kıtalar arası yolculuğa çıkmış. İlk durak Kadiköy İskele Meydanındaki Belediye Binasının önü olmuş. Bir zaman sonra biraz daha yana doğru giderek eski Etibank’ın karşısına yerleştirilmiş. Dolaşmaktan ve tokuşmaktan yorgun düşen boğa son olarak da 1987 yılında şimdiki yeri Altıyol meydanına getirilerek konulmuş.
DOĞÜŞEN VE DİKLENEN BOĞALARIN AMERİKADA'Kİ KARDEŞLERİ
Bristol colt Eyalet Parki girisindeki bogalar
Bu arada döğüşen ve diklenen boğaların Amerika’da yaşayan tıpatıp benzer ikiz kardeşleri de var. Amerikalı zengin Samuel Pomeray Colt 1913 yılında bu boğaları Fransa’dan satın alarak Rhode Island’ın Bristol kentindeki malikanesinin girişine koydurmuş. Bugün Colt Eyalat Parkı adı ile işlev gören parkın girişindeki kaidelerin Fransız Kralı XV Louis’in Versay Sarayı arazisindeki Petit Trianon şatosu girişindeki sütunlardan ilham olarak yapıldığı tahmin ediliyor. Kaidelerin üzerine boğaların adları da kazınmış. Buna göre bizim döğüşen ve diklenen boğaların ikizlerinin adları : Conrad ve Pomeroy.
Amerika’da bütün dünya’da olduğu gibi boğa güç’ün sembolüdür. Chicago Bulls gibi birçok spor takımı boğayı kendilerine maskot edinmiştir. New York’da Wall Street Stock Market’in önündeki ünlü Boğa Heykeli de aynı bizim Altıyolda’ki boğa heykeli gibi turistlerin ve gelen geçenin buluştuğu ve fotoğraf çektirdiği bir ilgi alanıdır. İsterseniz biz de yazıyı 2002 yılında burada Japon turistlere çektirdiğimiz bir fotoğrafla bitirelim.