Rumeli Kavağı Bogaz ‘ın Avrupa yakasının Karadeniz le birleştiği bölgede, balığı, midyesi ve inciri ile ün yapmış Sarıyer’in eski bir köyü. Adı kimine göre burada hala var olan kavak ağaçlarından, kimine göre Osmanlı zamanında gümrük kalesi anlamına gelen kavak sözcüğünden geliyor. Halk dilinde kavak denilen çınar ağaçlarını bugün Rumelikavağının her köşesinde rastlamak mümkün. Bu tarihi ağaçlardan 750 yıllık olan en yaşlısı eski kalenin girişi olan Telli Tabya kapısının hemen yanındadır.
Cumhuriyet öncesi Rumeli Kavağı’nın yerli halkı Rumlardan oluşuyormuş. Bizanslılar zamanında boğazının önemli yerleşim yerlerinden biri olan Rumeli Kavağı nda, Osmanlılar zamanında göç hareketleri nedeniyle Türk nüfusu gittikçe artarken Rum nüfusu da azaldı. 1877 yılında yaşanan Rus-Osmanlı harbi sonunda büyük bir göç hareketine sahne olan Rumeli Kavağı'nın nüfusu arttı. 1872 yılında çıkarılan Dersaadet Belediye yasasına göre belediye sınırları içerisinde alınan Rumeli Kavağı 1930 yılına kadar köy statüsünü korudu. 1930 yılında Sarıyer’in ilçe olması sonucu köy statüsünden çıkmış ve Sarıyer’in mahalelerindenbiri olmuştur.
Rumeli Kavagi iskele ve doga
TelliTabya Kapisi
Antik çağlarda Rumeli Kavağının adı Mauro Melos diye geçer. Buradaki tepelerde Serapion tapınağı, ve tüm tanrıların anası sayılan Frigya tanrıçası Rhea’nın tapınağı varmış. Hristiyanlık döneminde Aziz Nikola ve Meryem Ana adına Theotokos ve Panagia kilise ve manastırları yapılmış. Zamanla kilise yıkılıyor ve 1617 yılında burada iki hücrelik bir kısmı kalıyor. Rum keşişler bugün Karataş dediğimiz Mauro Melos tepelerini kıyıya kadar bağ ve bahçelerle donatıyor bir de değirmen inşa ediyor, deniz kıyısına da bir dalyan kuruyorlar. 1690 yılına gelindiğinde eski kilise kalıntıları tamamen yıkılarak, yerine büyük bir kilise yapılıyor. Nevar ki kilise Osmanlı Padişahından izin alınmadan yapıldığı için Sadrazam şehit Ali Paşa tarafından yıktırılıyor. Günümüze bu kiliseden hiçbir iz kalmamış. Bugün Karataş dediğimiz bu bölge de Karataş plajı bulunuyor.
Rumeli Kavağı her dönem askeri bölge olması özelliğini korumuştur. Antik çağdan Bizanslılar dönemine, ve Osmanlılar devrine kadar bu özelliğini koruduğu gibi, Cumhuriyet döneminde de askeri bölge olarak kullanılmıştır. Başlangıçta amaç, Boğazın Karadeniz girişindeki iki kıyısı arasında karşıdan karşıya zincir çekilerek ticaret gemilerinin geçişini durdurmak ve gümrük parası almaktı. Bu özellik Osmanlılar devrinde de devam etti, ama Cumhuriyet döneminde askeri önemi ön plana çıktı. 1960 yılına kadar bu bölgeye yabancıların girmesi yasaktı.
Sis altinda Garipce bayiri
Garipce limani
Garipce Kalesi
Rumeli Kavağı askeri önemi kadar, tarihi kalıntıları ve eserleri ile de önem kazanan bir bölgedir. Bu tarihi eserlerin bir kısmı tamamen ortadan kalkmış, bir kısmı ise harabe şeklinde günümüze kadar gelmiştir. Rumeli Kavağı Kalesi köyün tepesinde, günümüzdeki Garipçe Fener yolunun alt kısmında bulunuyordu. Bu kale 12. Yüzyılda Bizans İmparatoru I. Manuel Kommenos tarafından inşaa edilmiş, 13. Yüzyılda karşı yakada Anadolu tarafına da bir kale yapılarak iki kıyı arasında Gümrük zinciri çekilmişti. 14 yüzyılda kale önce Cenevizlilerin, 1452 yılında ise Osmanlıların eline geçti. Bugün Rumeli Kavağı ndaki bu kaleden yalnızca bir iki kalıntı günümüze gelmiştir. Kale Polikhion Kalesi, Imros Kalesi gibi isimlerle anılmış, ama Osmanlılar daha çok buraya Ceneviz Kalesi ya da Eski Kale demişlerdir.
1624’de, Karadeniz’den Boğaza giren Rus Kazakları Yeniköy’e kadar gelerek, buradaki mahallere girmiş, evlere saldırmışlar ve yağmalamışlardı. Bunun üzerine Sultan IV. Murad Boğaz’daki savunmayı arttırmak için Rumeli ve Anadolu Kavaklarında iki yeni kale daha yaptırıyor. 1783 yılına gelindiğinde Sultan I. Abdülhamit, Rumelikavağındaki kalenin yerine Fransız mimar Toussaint’a yeni bir kale inşa ettiriyor. Daha sonra Sultan III. Selim savaş sırasında bu kaleye bazı ilaveler yaptırmış. Bu kaleye, Osmanlılarda gümrük anlamına gelen Kavak Hisarı denilmiştir. Sultan III. Selim’in devrilmesinin neden olan Kabakçı Mustafa isyanı bu kaleden, yani Kavak Hisarı kalesinden başlamıştır. Kabakçı Mustafa etrafına topladığı yüz kadar yeniçeri ile isyan bayrağını açmış ve kaleden çıkarak Çayırbaşı mahallesinde bulunan büyük alanda bir karagah kurmuştur.1807 yılında burada toplanan isyancı yeniçeriler Kabakçı Mustafa’nın liderliğinde sarayın üzerine yürümüşler, III. Selim’l tahttan indirerek tahta IV. Mustafa’yı başa geçirmişlerdir.
1807 de tahta geçen Sultan IV.Mustafa zamanında Boğazın savunma sistemini güçlendirmek için Fransız mimarı Baron Totti görevlendirilir. Anadolu ve Rumeli Fenerlerindeki kaleler arasındaki mesafeyi uzun bulan Totti, Anadolu yakasında Poyraz köyü ve Rumeli’de Garipçe köylerine iki kale daha inşa eder. Böylece top menzillerinin capraz ateş edilebilecek seviyelere indirilmesi sağlanmış, kale içine bir cami yapılmış ve kalenin etrafı zamanla bir yerleşim alanına dönüşmüştür.
Dikile Feneri
Rumeli tarafindaTelli Tabya ve Anadolu tarafinda Yoros Kalesi -1900ler
Boğazın Karadeniz den girişi gemiciler için tarih boyunca çok tehlikeli olmuş, burada birçok gemi kayalara parçalanarak batmıştır. Efsanelere konu olan Argonotların altın postu bulmak için çıktıkları Karadeniz yolculuğunda geçtikleri Kynea kayalıkları, bugün Rumeli Feneri dediğimiz bölgededir. Fransız Bilgini ve seyyah Petrus Glyllius Istanbul Bogazı kitabında bu kayaları anlattığı gibi, Rumeli Kavağının Karataş bölgesinde ki su altında kalan eski mendirek kalıntılarının gemiciler için ne kadar büyük zararlar verdiğinden bahseder. Bizanslılar zamanında gümrük zinciri için kurulan mendirek yıkılınca, bazı yağmacılar mendireğin taşlarını çalarak binalar yapmışlar, mendireğin temelleri ise su altında kalmıştır.
Gemicilerin güvenli bir şekilde Boğazdan geçmelerini sağlamak için eskiden ateş yakarak onlara yön veriliyordu. Rumeli Kavağı önünde denizin içinde Dikile adı verilen bir fener vardır. Eskiden Sarıyer’in Meser Burnu’nda olan bu fener Osmanlılar zamanında Rumeli Kavağına aktarılmış. İlk zamanlar bu fener büyük bir ocağın içinde yanan koca bir çıra idi. Geceleyin gemiler bu ateşi görerek kıyıya güvenli bir şekilde yanaşıyordu. Fakat Rumeli ve Anadolu köylüleri Boğaz girişi kıyılarda ateş yakarak gemilcileri aldatır, kıyıya vuran gemiler parçalanır, köylüler de gemiyi yağma ederlerdi. Bu korsanlığın önüne geçmek için Sultan I. Abdülhamit bu kıyılara mahalleler kurmuş, camiler yapmış ve daha güvenilir bölge haline getirmiştir.
Rumeli Kavağı ndaki tarihi eserlerden biri de Bezzazistan Kethüdası (Esnaf Çarşısı Baş Amiri) el-Hac Mehmet Ağa tarafından inşa edilen hamamdır. Bu hamam İskele Caddesiyle Kavak Hamamı sokağının birleştiği yerde ve sokağın sol köşesindeydi. Hamamın tam karşısında Ruznameci İbrahim Efendi çeşmesi vardı. Ne var ki bu tarihi eser de yok olmuş gitmiştir. Kavak hamamına “çaresizler hamamı” da denilmekteydi. Mahalledeki bir diğer tarihi eser Rumeli Kavağı ile Yeni Mahalle arasındaki Telli Tabya dır. Delitabya ve Milton tabyası diye de anılan Telli Tabya Sultan Abdülmecid zamanında Fransız mimari Tavsav’a yaptırılmıştır. Bu tabya savunma ve kontrol amaçlı yaptırılmıştı ve hâlen bir askeri bölge olarak kullanılmaktadır. İkinci Dünya Savaşı sırasında düşman denizaltıları boğazdan geçişini önlemek amacıyla 1939 yılında Telli tabya ile Anadolu Kavağı arasında deniz yüzeyinden deniz dibine doğru denizaltı mania ağları çekildi. Bu denizaltı mania ağları çelikten yapılmıştı. Birinci hat Telli Tabya’dan Anadolu Kavağı’na, ikinci hat Anadolu Kavağı ndan Telli Tabya’ya doğru denizin ortasına kadar çekilmişti. Gemilerin geçmesi için iki hat arasında 50 metrelik bir açık kapı bırakılmıştı. Kontrol cihazlarının gelişmesi üzerine denizaltı mania ağları 1965 yılında kaldırılmıştır.
Telli Tabyanın üst tarafında yol kenarında Telli Baba adıyla anılan ünlü bir yatır vardır. Evlenme çağındaki genç kızların ziyaret edip gelin teli kestikleri buradaki mezar, yıllar önce Hacı Nimet Abla tarafından onarılarak türbe haline getirilmiştir. Kesilen gelin teli ne kadar kısa olursa, buraya gelip Telli Baba’ya dua eden kızların kısmetinin de o kadar kısa zamanda çıkacağına ve evleneceklerine inanılır. Aslında mezarda bir Türk balıkçıya aşık olmuş bir Rum rahibe kızının bulunduğu söylentisi de yaygındır.
Iskele meydaninda bir tarihi agac
Rumeli Kavagi Plajlari
Eteklerinde sis bulutlari ile Yavuz Sultan Selim Köprüsü
Rumeli Kavağında ki tarihi eserler arasında 17. Yüzyılda yapılan Ramazan Ağa camii, Saltuk Dede Türbesi ve hemen her köşebaşında rastlayacağınız tarihi çeşmeleri sayılabilir. Bunların en tanınmışları : Yusuf Ağa çeşmesi, Abdülhamit Han Çeşmesi, Telli Baba Çeşmesi, İskele caddesi Çesmesi, Hüseyin Sırrı Paşa Çeşmesi ve Ruznameci İbrahim Ağa Çeşmesi dir.
Rumeli Kavağı nüfusunun büyük çoğunluğunu eskiden beri Karadeniz göçmenleri teşkil ediyor ve halkın çoğu balıkçılıkla uğraşıyorlar. Balık dışında diğer deniz ürünlerinin bolluğu da dikkati çekiyor ve özelikle midyecilik eskiden beri revaçta olan bir uğraşı. Bunun dışında bağ ve bahçecilik, meyva ve sebze yetiştiriciliği ile, özelikle son yıllarda çiçekçilik ile uğraşanlar çoğunlukta. Tabi buranın hala doğal kalmış güzelliği ve balık ürünlerinin bolluğu, eskiden az sayıda olan balık lokantalarının ve gazinoların sayısının, her yıl giderek artmasına sebep olmuş. Yaz sezonunda ve özelikle hafta sonları burası yerli ve yabancı turistlerin, özelikle deniz yoluyla akın akın geldikleri bir gezi ve dinlenme alanına dönüşüyor. Hele, İstanbul içinde denize girme imkanının kısıtlı olması, Rumeli Kavağı nda ise dört plajın bulunması, buranın turistik cazibesini bir kat daha arttırıyor.
12 Eylül 2024
Cem Ozmeral
Dublin, Ohio
References:
Istanbul Bogazı Petrus Gyllius, Eren Yayıncılı, Istanbul 2000