Eskiden İstanbul’un her köşesinde bir kahve ya da (içecekten ayırt etmek) için kahvehane vardı. Bunlar genelikle mahallerde cami kapılarının hemen yanında ve çogu bir çınar ağacının gölgesinde bulunurdu. Kahvehanelerin camilerin yakınında olmasının nedeni, namaz öncesi insanlar buraya gelip namaz saatini bekler ve cami den çıkınca, burada oturup sohbet ederlerdi. Cenaze namazlarında büyük kalabalıklar oluşabileceğinden, kahvelehaneleri cami yanına yapmak, müşteri yoğunluğunu artırmak demekti. Kahvehaneyi kıraathaneleri den ayıran fark, kıraathanelerin aynı zamanda bir gazete, mecmua okunan yer olması ve müşterilerin buraya çay kahve içmek dışında, entelektüel sohbetler için gelmeleri idi. Kahve ve kıraathanelerin müşterileri hep erkeklerdi ve kadınların kahveye gelip oturması olağan değildi.
Beyazıt Camiinin Aksaray’a bakan kapısının altında ki eski Küllük Kahvesi, hem böyle bir kıraathane , hem de farklılıkları olan bir mekanmış. Yapılış tarihi tam olarak bilinmiyor ama 20. yüzyıl başları olduğu tahmin ediliyor. Küllük isminin nereden geldiği tartışmalı. Fikret Adil buranın ilk adının “güllük”
olduğunu söylermiş, ama şair Sıtkı Akozan Küllükname şiirindeki bir dizesiyle adeta bunu yalanlar:
Sanmayın avare bülbüller gibi güllükteyiz
Biz yanık bir kor gibi sabah akşam Küllükteyiz
ABC Kitapevinin kurucusu şair Salah Birsel ise, buranın adının Beyazıt Camiinin yanındaki eski İmaret Evinin küllerinin döküldüğü yer olmasından geldiğini söylemiş.
Küllük kahvesini diğerlerinden farklı kılan, cami yanında olmasının dışında, Darülfünun’un ve 1933 reformundan sonraki adıyla İstanbul Üniversitesinin de hemen yanı başında olmasıydı. Burası 1920 li yıllardan itibaren üniversite hocaları ve öğrencilerin, yazar, edebiyatçı, gazeteci ve ressamların, bir uğrak ve buluşma yeri olmuştu. Bu nedenle de Küllük kahvesine, Mualimler Bahçesi, Akademi, Beyazıt Parlementosu gibi takma adlar da yakıştırılmış.
Fahrelnissa Zeid'in Küllük tablosu 1944
Küllük, Cumhuriyet öncesi
KÜLLÜK KAHVESİNİN KONUMU
Küllük Kahvesi Beyazıt Camii’ne çıkan Arnavut kaldırımlı dar bir yolun üzerinde. Yolun bir tarafında dört bir yanı camekanlı, adeta Yıldız sarayı bahçelerindeki limonluk seralarına benzeyen, Osmanlı tasarımı küçük bir yapı. Çay kahve ocağının bulunduğu bu bina, aynı zamanda kış mevsiminde müşterilerin oturduğu yer. Önünde ki dar bahçesi ise tahta sandalyelerin ve bodur hasır kaplı taburelerin olduğu, üç mevsim müşterilerin oturduğu mekan. Ne yazık ki Küllük’ün eski fotoğrafları yok denecek kadar az. Birçok ünlü ressam burayı tuvaline taşımış. Bence burayı bize en güzel anlatan Cevat Şakir Kabağaçlı’nın kızkardeşi Fahrelnissa Zeid’in soyut bir tablosu. Çınar ağaçlarının ve çardak altında kalan bir yol, bahçeyi ortadan ayırıyor. Yolun bitiminde revaklı pencereli kahvehane binası var, önünde de ne yaptığı belli olmayan bir adam. Yolun solunda masaların etrafında ki sandalyelere oturmuş fesli adamlar belki iskambil oynuyor, belki de sohbet ediyor. Yolun sağında ise masalara üşüşmüş gene bir kalabalık, kırmızı fesli adamlar, ama kırmızı beyaz damalı masa örtülü bir masa dikkati çekiyor. Belli ki burası Küllük’ün kahvehane binasının hemen yanında mutfağının bulunduğu, zamanın ünlü Emin Efendi Lokantasının bahçe kısmı. Yere biri oturmuş, bir müzik aleti çalıyor, sanki ney üfleyen bir neyzen.
KÜLLÜK’ÜN MÜŞTERİLERİ
Cumhuriyet devrinin ilk kadın şairi ve gazeteci Neriman Hikmet, 1941 yılında “Küllük Kahvesi bütün bir Alemdir” adlı Vatan gazetesinde çıkan yazısında, “buranın müşterileri her saat ayrıdır” der ve bu müşterileri şöyle sıralar. Sabah saatlerinden 11’e kadar emekliler beyaz mermer kaplı masaları doldururlar. Bunlar ellerinde gazeteleri ile gelirler, baş muharirden, her makale yazarına kadar yazı ve haberleri bıkmadan usanmadan okurlar ve muhafazakar bir titizlikle bunları tartışırlar. 1960 lı yıllarda ünlü gazeteci Burhan Felek, Cumhuriyet ve sonraları Milliyet gazetesi nde pazar günleri “Recep’in Kahvesi” adı altında bir yazı yazardı. Bu yazıdaki tipler sanki Küllük Kahvesindeki emeklilerle benzerlik gösterir. Hatırladığım kadarı, ile söze “Monşer” diye başlayan Konsolos, yaşlı Eczacı, Kahveci Recep ve isimlerini unuttuğum diğerleri.
Neriman Hikmet’e göre öğlen saati geldi mi, bu defa Üniversite mensupları Küllüğe gelmeye başlarlar; dersten çıkan profesörler, öğrenciler ve katipler. Bunlarda saat üçe, dörde kadar mesleki tartışmalarda bulunurlar sohbet ederler ya da ilerde Mektebi Mülkiye’de dekan olacak Yavuz Abadan gibi briç oynarlar, İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi nargile tokurdatırlar. Saat dörtten sonra da edebiyatçılar, yazarlar, ressamlar boşalan masaları doldururlar. Bunların isimleri de saymakla bitmez. Zevat-ı mutade de Reşat Nuri Güntekin, Necip Fazıl Kısakürek, Halet Çelebi, Yahya Kemal, Faruk Nafiz den tutun, zaman tünelinde Orhan Veliler’e, Abidin Dinolara, Özdemir Asaflar’a kadar yüzlercesi vardır. Bunların da kimi sanat ve edebiyat tartışmaları yapar, yeni roman ve hikayelerinden söz eder, kimi de tavla atar 66 oynarlar. Abidin Dino 1940 yılında müdavimi olduğu kahvenin adını kullanarak Küllük adında bir sanat dergisi çıkarır. Ama dergideki Abidin Dino’nun şiiri Dahiliye Bakanlığı tarafından sakıncalı bulunarak daha ilk sayısının yayımlanmasından sonra kapatılır.
Saat 5 olup da daireler kapanınca bu defa memurlar ve civardaki esnaf Küllüğe akın etmeye başlarlar. Bunlar kısa bir süre kalır, arkadaşları ile sohbet eder ve akşam ezanından sonra evlerinin yolunu tutarlar. Geceleri de Üniversitenin Bakırcılar kapısından gelen bakırcı esnaf ve sanatkarı masaları doldurularmış.
Orhan Veli, Mina Urgan, Oktay Rifat- Küllük, 1940
Abidin Dino'nun Küllük Dergisi
Edebiyatcilar Küllükte hasbihalde
KÜLLÜK’ÜN KOMŞUSU : EMİN EFENDİ LOKANTASI
Emin Efendi Lokantısı Küllük Kahvesinin ayrılmaz bir parçası. Lokantanın mutfağı Küllük kahvesine bakıyor ve daracık bir yol ile birbirlerinden ayrılmışlar. Lokantanın ilk kurulduğu zamanı ve binayı bilmiyoruz ama 1950 lerdeki yol yenileme çalışmaları kapsamında yıkıldığında iki katlı bir bina idi.
Burayı Bolu’lu bir usta olan Emin Efendi açıyor. Önceleri basit bir aşçı dükkanı, menüsu bir çeşit et yemeği ve pilavdan ibaret. Bayramlarda ve bazı özel günlerdede menüye komposto ilave edilirmiş.
Zamanla Emin Usta menüyu genişletmiş, ucuz fiyatı, lokantının konumu ile burası sevilen bir esnaf lokantasına dönüşmüş. Küllük Kahvesinin yanında olması da bir avantaj tabi. Küllüğün müşterileri karınları acıkınca hemen birleşiğindeki Emin Ustaya gidiyorlar. En fazla müşteride İstanbul Üniversitesinden geliyor. Bilindiği gibi 1933 Üniversite reformundan sonra İstanbul Üniversitesine bir çok yabancı hoca gelmişti. Everinden, yurtlarından uzak bu yabancı profesörlerin karınlarını doyurduğu lokanta da burası olmuş.
Emin Efendi lokantası ile ilgili bir anı, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un Beyazıt camiinde kılınan cenaze namazı öncesi ile ilgilidir. Hiç bir devlet ve yerel yetkilisinin katılmadığı cenaze töreni için Mehmet Akif’in arkadaşları ve halk Küllük kahvesinde beklemektedirler. Gelen cenaze arabasından üstünde bir örtüsü bile olmayan tahta bir tabut çıkar. Bunu hayret ve üzüntü ile gören cemaat hemen yandaki Emin Efendi lokantasına koşarak lokantanın bayrağını alır ve tabutun üstüne koyarak cenazeyi Beyazıt camiinin avlusuna taşırlar.
Emin Efendi lokantası en parlak devrine 1927 ve 1945 yılları arasında Mahir Usta’nın yönetiminde ulaşıyor. Mahir Usta önce Emin Ustanın yanında çırak olarak işe başlamış. Emin Ustanın kızını seven genç Mahir onunla evlenir ve lokanta da ahçı olarak çalışmaya başlar. Emin Usta yaşlanınca da lokantıyı devir alır ve kısa zamanda bir zamanlar basit bir aşçı lokantası olan dükkanı Istanbul’un ünlü restorantlarından biri haline getirir. 1945 yılında Mahir Usta ruhsal bir bunalım geçiriyor ve hastalığı devam edince 1950 yılında intihar ediyor. Yedi yıl sonra da Aksaray Beyazıt yolunun genişlemesi nedeniyle başlayan istimlaklar sonucu hem Küllük hem de Emin Usta lokantası yıkılyor.
Üç Alman Profesör Cinaralti kahvesinde. Alper Coker Koleksiyonu 1933 sonrasi
Mehmet Akif Ersoy cenazesi 1936. Arkadaki bina Emin Efendi Lokantasi
KÜLLÜK’ÜN SONU
1957 yılında Demokrat Parti hükümeti Aksaray’dan başlayıp Beşiktaş’ta biten yol yenileme hareketiyle bir yıkım süreci başlatır. Bu süreçten birçok tarihi yapı gibi Küllük de nasibini alır. Gerçi Küllük kahvesinin yapı olarak sevimliliği dışında fazla tarihsel bir özelliği yoktur, ama kültürel olarak, entellektüellerinin zenginliği ve sanatçıların, edebiyatçıların ve her tip insanın buluşma yeri olarak bir boşluğu dolduran bir yer olması dolayısı ile kaybı üzüntü ile karşılanır. Buranın müdavimlerinin bir kısmı caddenin karşısında açılan Marmara Kıraathanesine gitmeye başlarlar. Ama burası hiçbir zaman Küllüğün yerini alamaz.
KÜLLÜK’ÜN İKİZ KARDEŞİ ÇINARALTI KAHVESİ
Literatürde Küllük kadar adı sıkça geçmeyen, ama Beyazıt camiinin diğer yanında olan bir kahve daha varmış. Bu kahve tam Sahaflar Çarşısı kapısının girişindeki minarenin yanında büyük bir çınar ağacının altındaymış. Çınaraltı kahvesi Küllüğün bir rakibi olarak mı açılmış, yoksa onun bir uzantısı mıydı bilmiyoruz. Ama Üniversite kapısına daha yakın olduğu için 1957 istimlakinden kurtulmuş ve Küllük yıkıldıktan sonra müşterilerin çoğu buraya gelmeye başlamışlar. Internette Alper Çoker Koleksiyonundan alınmış bir fotoğrafta 1929 yılında Istanbul Üniversitesinde ders veren üç Alman Hoca bu kahvede otururken görülüyor. Masaların üzerinin beyaz mermerle kaplı olması bize bu kahvenin Küllüğün bir uzantısı olduğu izlenimini veriyor. Gene internette Kadir Can adlı kişinin 1974 - 1980 yılları arası çektiği bir fotoğrafta Çınaraltı, üniversite öğencileri ile dolup taşan bir açık hava kantini olarak Küllük geleneğinin devam ettiğini gösteriyor. Çınaraltı kahvesi ne zaman buradan kaldırıldı bilemiyoruz.
Istanbul Büyük Şehir Belediyesi IBB İstanbul’un ve Türkiye’nin siyasi ve tarihi hafızasında çok önemli bir yere sahip Beyazıt Meydanı’nı uzun süren çalışmalardan sonra baştan aşağı yeniledi ve 2022 de yeniden halka açtı. Bu yenileme çalışmaları neticesinde Küllük ve Çınaraltı kahvelerinin modernize edilmiş benzerleri orijinal yerlerine yakın konumlara konularak birer çay ve kahve büfesi şeklinde açıldı. 2023 yılının Eylül ayında Beyazıt Camiinin yanındaki Devlet kütüphanesini bir araştırmam dolayısı ile İstanbullite.com muhabirimiz Selçuk Erarslan ile ziyaret ettik. Yanımızda eşlerimizde vardı ve o gün bir kaç fotoğraf çektim. Açıkçası o gün Küllük ve Çınaraltı kahveleri ile ilgili fazla bir bilgim yoktu. Ama bilmeden de olsa yeni açılan Çınaraltı kahvesinde birer kahve içtik. Selçuk’un eşi Beyhanîn getirdiği kurabiyelerden yedik ve sohbet ettik. Bu yazıyı yazacağımı bilmeden çektiğim fotoğrafın sol üst köşesinde yeni Çınaraltı kahvesi görüntülemişim.
Cem Özmeral
August 23, 2024
Dublin, Ohio
IBB nin Yeni Cinaralti çay kahve büfesi ve sagda İstanbullite.com muhabiri Selcuk Erarslan, esi ve benim esim 2023
IBB Istanbul Magazine 2023 No 015 Küllük Kahvesi Gökhan Akçura
Cinaralti Kahvesi 1974-1980 Photo: Kadir Can
OKUYUCU YORUMLARI
Geçmişi aydınlatan ve bugüne bağlayan güzel bor çalışma.Tebrikler...
Selim Seyhan
_____________________________
Sevgili Cemdost bugüne senin “KÜLLÜK KAHVESİ”mi okuyarak başladım…Gene senin derin araştırmacılığın ve içten üslubun ile gerçekten güzel olmuş…Ellerine sağlık…
Ben kahvehane kültürünü üniversite yıllarında tanıdım.Bizim fakültenin karşısında
(İst.Üni edebiyat fakültesi)bir kahvehane vardı.Genellikle kantinoloji(vakitlerinin çoğunu derse girmeyip kantinde geçiren)öğrencileri vakitlerinin çoğunu burada geçirirlerdi.Ben pek uğramazdım.Sigara dumanından geçilmez,gürültülü ama kendine has bir aurası olan bir yerdi…işte ben bu yazını okurken kendimi o kahvede buldum ve haliyle”hey gidi günler hey diyerek başladım güne…
Cemdostum yazmaya devam,kalemin güzel,özellikle zengin bir arşiv kaynağın var…
Semiray Özbilen
_______________________________
Cem abi o kadar bilgiyi nasıl derleyip toparlıyorsun hayret ediyorum.Ansiklopedi gibi yazmışsın yine.Biz de yazıda yer aldığımız için mutluyuz.Eline sağlık
Selçuk Erarslan
_________________________________
Çok teşekkürler Cem kardeşim, emeklerine sağlık. Bir de düzeltme yapayım: Şair SalaH Birsel olacak. Küllük Kıraathanesi/Kahvehanesi hakkında pek bir bilgim yoktu, faydalı oldu. Çocukluğumun,gençliğimin geçtiği o bölgeyi çok severim.
Sevgi, selamlar,
Cemal Bodur
_________________________________
Cem. Kardeşim,çok merakla okudu mu. Bu konuda bilgim yoktu.