İbrahim Paşa camii’nin önünden doğru önce kıyı kıyı, sonra iç sokaklara geçerek, yolu dükkan sahiplerine sorarak Arap camiine doğru ilerliyoruz. Bu arada Bikem üzerinde yabani kırmızı sarmaşıklar olan metruk bir yapının fotoğrafını çekerken park ettiği arabayla geri geri çıkan bir arabanın neredeyse altında kalıyordu. Sen git Bağdat’da, Kerkük’de, Erbil’de bombaların patladığı yerlerde kazasız belasız bir sene yaşa, sonra gel Haliç kıyısında trafik terörünle tanış!
Daracık daracık sokaklarda demirciler, yedek parçacılar, elektrik ve el aletleri satan dükkanlar, motor ve jenaratörcüler, hurdacılar, bobinciler, yay ve lastik satanlar dükkanlar arasından geçiyoruz. Kaldırımların üzerine park etmiş arabalar, nar ve portakal satan seyyar manavlar ve sonra karşımıza aniden çıkan kırmızı tuğladan yapılmış bir kule. Bu üzeri külahlı kule eski bir çan kulesi, şimdi ise Arap camii nin minaresi. Bu minare belki dünyanın şerefesiz tek minaresi. En üst kısmında sivri külahın altındaki tahta katta üç tane kepenkleri kapalı pencercik ve hemen önünde de bir hopörler var.
Caminin avlusuna minare kulesinin altındaki bir dehliz den geçilerek giriliyor. Avluya girer girmez boylu boyuna kırk elli metre kadar uzanan kırmız taşdan yapılmış üç katlı gibi görünen ihtişamlı bir bina ile karşılaşıyorsunuz. Başka hiç bir camiye benzemeyen bu yapının kubbesi yok ve damı düz. Üst üste gotik tipi pencereleri mermer tonozlar altında tahtadan yapımış iki büyük kapısı ile, yapı bir cami den çok eski bir avrupa klisesine benziyor. Bina ve avlu pırıl pırıl, en ortada beyaz mermerden altıgen şeklinde çok güzel bir şadırvan ve avlunun girişinde hemen caminin önünde etrafı yeşil parmaklıklarla çevrilmiş bir yatır var.
Aslında zamanlamamız o kadar yanlış ki: Cuma öğlen namazı zamanı. Cami nin ikinci kapısı açık, içeride iğne atsan yere düşmez, cemaat namazda. Namazın bitmesini beklesek, kırk dakika sonra Pera müzesinin önünde arkadaşlarla randevümüz var. Mecburen caminin dış kısımlarının ve avlunun fotoğraflarını çekerek avlu kapısından sokağa çıkıyoruz, nasıl olsa Selçuk kardeşim daha sonra gelip caminin iç kısımlarının resimlerini çeker diye düşünüyorum. Saliha Sultan Çeşmesine uğrayıp oradan yokuş yukarı Tünele doğru çıkacağız.
ARAP CAMİNİN TARİHİ VE ÖZELİKLERİ
Arap Camii nin tarihsel önemi İstanbul’un fethinden önce İstanbul’da yapılan ilk cami olması ve ikinci olarak ta cami den kiliseye, sonrada kilise den camiye çevrilen tek mabet olmasıdır. M.S. 717yılında Araplar komutanları Mesleme Bin Abdülmedik’in önderliğinde Konstantiniye’yi karadan ve denizden kuşatırlar. Bir yıl süren kuşatmada Arap askerleri tarihi yarımadaya bir türlü giremezler ve sonunda Mesleme askerlerinin büyük kısmını geri çeker, ama Bizans imparatoru Leo ile bir antlaşma yaparak burada bıraktığı askerleri için Galata’da Haliç kıyısında, sonradan Arap Mescidi denilen bir mescit inşa ettirir. Bu Arap birliği yedi sene Galata’da kaldıktan sonra sonra Şam’da çıkan bir isyanı bastırmak üzere geri çağrılır. Bunu fırsat bilen Dominican papazları camiye el koyarlar ve buraya bir çan kulesi ilave ederek camiyi kiliseye çevirirler. 1233 yılında 4. Haçlı askerleri Kudüse giderken yollarını şaşırıp Konstantinopolis şehrini yakar yıkar ve talan edip bir çok değerli heykel ve eseri İtalya’ya kaçırılar. Bu kargaşada bu defa Katolik Papazları Kiliseye yeni ilaveler yapıp iç duvarlarını fresklele süslerler ve kiliseyi St. Paul’a ithaf ederler. Sonra yıl gelir 1453’e. Fatih Sultan Mehmet’in şehri almasından sonra birçok yerde olduğu gibi kilise tekrardan camiye çevrilir, çan kulesine bir külah eklenerek minare haline getirilir, fresklerin üzerine sıva çekilir. Bu civara Arap mültecilerin yerleştirilmesinden dolayıda cami’ye Arap Camii denir. Osmanlının ileriki devirlerinde cami defalarca yangınlar ve restarasyonlar geçiriyor, bunlardan en önemlisi de Sultan II. Mahmut zamanında yapılan restorasyon ve şadırvanın ilavesi.
Cami en son Cumhuriyet devrinde de bir yangın geçirmiş ve 1913 yılında restore edilmiş . Basılica şeklinde inşaa edilmiş camide önden arkaya üç bölüm var. Kuzeydoğudaki galeri nin ön kısmında bir bölümle ayrılan ve ayrı bir giriş kapısına sahip olan hünkar mahfili bulunur. Güneydoğudaki mihrap orta geniş bölümü ortalamaktadır.Güney batıda uzanan yan bölümün devamında yer alan ikinci odanın dış duvarlarını ve karşısında bulunan avlu duvarını kullanmak suretiyle meydana getirilen mekanın üzerinde eski çan kulesi olan minare yer almaktadır. Bu çan kulesinin altından sağlanan geçitten bir dehlizle iç avluya varılmaktadır. Arka bölümde etrafı tahta parkmaklıklarla çevrili ve iki katlı bir müezzinler mahfili var. Cami’ye girince ilk dikkatinizi çeken şey pırıl pırıl ahşap döşemeler. Caminin düz tavanı, her iki taraftaki sütunlar, balkon koltulukları tahtadan ve yer yer oyma işlemelerle bezenmiş.
Arap Camii’ni önemli kılan etkenleri fetihten önceki ilk cami ve cami’den kiliseye çevrilen ve sonra tekrar cami olan tek mabet olması demiştik. Çan kulesi şeklindeki minaresi de bir başka özelliği ama biz ce en önemli özeliklerinden biri de bazı cami duvarlarının üzerinde St. Paul kilisesi döneminden kalma fresklerin olması. 1999 yılındaki depremden sonra caminin duvarlarındaki sıvılar dökülüyor va altlarından Rönesans öncesi ama aynı güzelikte freskler çıkıyor. Camideki freskler hakkında çalışma yapan Mimar Sinan GSÜ Öğretim Görevlisi Yar. Doç. Dr. Haluk Çetinkaya,
“Gotik bir kilise olan yapı, Katoliklerle Ortodoksların kanlı bıçaklı oldukları 14’üncü yüzyılda inşa edilmiştir. Bir Katolik kilisesi olmasına rağmen inşasında ve fresklerin yapılmasında Bizanslılar, yani Ortodoks Hıristiyanlar bizzat çalışmıştır. Bu özelliğiyle Türkiye’deki ilk ve tek örnektir. Freskler de dünyadaki özel fresklerdendir” diyor.
Fresklerin ortaya çıkmasından sonraki on bir yıl cami görevlileri fresklerin üzerini örtülerle ötrtüyorlar ve bu suretle cemaat namazlarını kılıyor. Ama 2010 yılında başlayan restorasyon çalışmaları tamamlandığında fresklerin üzerleri koruyucu bir tabakayla kaplanmış ve bunun üzeride alçıpanla sıvanmış. Vakıflar Genel Müdürlüğü bubu düzenlemenin cami olarak kullanılan mekanda fresklerin korunması için yapıldığını söylemiş. Acaba bu güzel fresklerin bir şekilde cami dışında sergilenmesi yapılabilirmiydi, bilemiyoruz.
DUVARLARDAKI FRESKLER
FRESKLERIN UZERINDE ALCIPANLA KORUYUCU CERCEVE
CUMA NAMAZI
Arap Camii ve Galata,Sabri Işık,
Caminin iç resimleri ve bilgileri Selçuk Erarslan,
Haber Türk,Serkan Akkoç http://galeri.haberturk.com/diger/galeri/413173-restorasyon-degil-sivama/1/12